30 Aralık 2009 Çarşamba
İyi Seneler...
Yaşamınızda güzel yıllar, mutlu yarınlar, gerçek dostluklar hep sizinle olsun. Yeni yılın size ve tüm sevdiklerinize sağlık, mutluluk, neşe, başarı, bolca para, sevgi ve huzur getirmesini temenni ederim. Kucak dolusu öpücüklerimi yolluyorum; Mutlu Yıllar!..
28 Aralık 2009 Pazartesi
2010'da mutlulukla gülümseyin!..
B İ R G Ü L Ü M S E M E
Bir gülümseme ; sevginin ve insan olmanın anahtarıdır.
Bir gülümseme ; iç dünyamızın güzelliklerini , dışa yansıtır.
Bir gülümseme ; külfeti yoktur , fakat çok şey kazandırır.
Bir gülümseme ; evde saadet , iş yerinde muvaffakiyet.
Bir gülümseme ; başkalarına ikramda bulunmak demektir.
Bir gülümseme ; vereni fakirleştirmeden , alanı zenginleştirir.
Bir gülümseme ; bir an sürer , ama ebediyen yaşar.
Bir gülümseme ; yorgun olan insanı dinlendirir.
Bir gülümseme ; ümitsiz olana neşe ve hayat bahşeder.
Bir gülümseme ; karanlık bir çehreyi aydınlatabilir.
Bir gülümseme ; satın alınmaz , rica ile elde edilemez.
Bir gülümseme ; ödünç verilmez , çalmak da mümkün değildir.
Bir gülümseme ; kendiliğinden verilmedikçe işe yaramaz.
Bir gülümseme ; ona ihtiyacı olanlara ilaç gibi gelir.
Bir gülümseme ; sevgi köprülerini sağlamlaştırır.
Bir gülümseme ; bazen bir hayat kurtarır.
Bir gülümseme ; bazen bir savaşı dahi önler.
Bir gülümseme ; bazen gülümseyemeyeni gülümsetir.
Bir gülümseme ; sadaka yerine geçer , sevap kazandırır.
Bir gülümsemeyi , gülümsemeye ihtiyacı olana bol bol verin.
Bir gülümsemeye, gülümseyemeyenlerin ihtiyacı olduğunu unutmayın!
Bir gülümseme için hiç kimse , ona ihtiyaç duymadan yaşayacak kadar zengin ve kuvvetli değildir.
İKİ İNSAN ARASINDAKİ EN KISA MESAFE GÜLÜMSEMEKTİR.
27 Aralık 2009 Pazar
50.Hafta PORSELEN DEMLİK ÇAY SAATİ - Tramisu
TRAMISU tarifimi PORSELEN DEMLiK CAY SAATi 50. HAFTAYA ev sahipliği yapan sevgili arkadaşım Nurşen´e - http://nursen-yemek.blogspot.com - gönderiyorum. Davetinden dolayı kendisine teşekkürler ediyorum. Mutfaktakizaman arkadaşım, sana gelemeyince kendim yaptım canım; bir dahakine kapını çalabilirim biliyosun:))
MALZEMELER:
* 200 gr kedidili bisküvisi
* 1 paket labne peyniri
* 1/2 lire süt
* 1,5 su bardağı toz şeker
* 1 çorba kaşığı nescafe
* 3 çorba kaşığı Sinangil Un
* 1 su bardağı ılık su
* 1 çorba kaşığı kakao
* 1 paket Dr.Oetker şekerli vanilin
YAPILIŞI:
* Süt, toz şeker, vanilya ve Sinangil un bir kapta muhallebi kıvamında pişirilir.
* Ateşten alınır ve içine 200 gr. labne peyniri ilave edilerek iyice karıştırılır.
* 1 su bardağı ılık suda 1 çorba kaşığı nescafe karıştırılarak eritilir.
* Bu suyla kedidili bisküvileri iyice ıslatılır.
* Islatılan kedidillerinin üzerine biraz soğumuş olan krema dökülür.
* En üste bir süzgeç yardımıyla kakao gezdirilerek serpilir.
* Buzdolabında soğutulduktan sonra servis edilir.
Afiyet şeker olsun...
Pazar Güncesi
Cumartesi hikayesi
Çok hızlı bir gün oldu diyebilirim. Ordan oraya... Önce kitabevlerini dolaştık; iki kitabı bulamadık, pahalı olanların hepsi kitapçılarda var, 5-6 tl'nın altında olanlar niyeyse yok; sanki hepsi birlik olmuş velilere eziyet olsun diye... Artık onlara da Gülperi'yle bakacağız kitapyurdundan. Sıra alışveriş için sahile inmekteydi, fotoğraf makinasını yanıma almam da iyi olmuş doğrusu:)) Rengarenk her şey...
Deniz kenarı biraz serindi ama sahilin nefis havası, Adaların güneş altında muhteşem parıltısı sayesinde her yer cıvıl cıvıl, çoluk çocuktu. Herkes pür neşe geziyordu.
Arabadan iner inmez bizi karşılayan restoranların balkonlarında ki çiçeklereyse bayıldım; aşağıdaki resme tıklarsanız bu güzel çiçekleri siz de görebilirsiniz.
Gün içinde en çok hediye alırken oyalandık diyebilirim, bayanlar için olan reyonları transit geçerken kızım ve eşim için koşturdum durdum. Bakar bakmaz beğendiğim, çok hoş baklava dilimli bir kazağı hediye olarak aldıktan sonra, kızımın hediyesi için kabin önünde beklemelerim bir türlü bitmek bilmedi:)) Kurdaleli kızlı bluze bayıldım illa alalım dedim ama ne yaptıysam aldıramayınca, eh ben de giyinemeyeceğime göre resmini çekeyim bari dedim; fena mı oldu konu başlığında kullandım:))
Yok o dar geldi, bu bol, bu sade, bu küçük... derken, aldı da bir şeyler mağazadan çıkabildik. Bizim zamanımızda annem garson boy diye arardı kıyafetlerimizi, bulmakta zorlandığında da "bu yaşlarda kıyafet bulmak ne zor çocuklara" diye babama dert yanardı. Şimdi kıyafet bol ama çocuklar bir değişik; hem zor beğeniyorlar, hem süslü püslü olsun istiyorlar. Neyse ki; Hilal hanım söylensede sınırlarını biliyor Allaha şükür, beni çok uğraştırmıyor, onu da bunu da istiyorum diye...
Sonra Migros'a girdik, alışverişimizi yaptık. Kasalarında anormal bir yoğunluk olduğundan çıkar çıkmaz kendimizi Adalar'a bakan güzel bir çay bahçesine attık. Ufak bir atıştırmadan ve soluklanmadan sonra evimizin yolunu tuttuk. Yorulmuştum ama balık ve salata yapmaya gücüm kalmıştı sanırım. Üzerine de tembellik ettiğimden eşim tulumba tatlısı alıp gelmişti, iyi oldu. Bir o kalmış zaten resme yansımayan bugünden:))
İsteyene hamsi pilaki, isteyene tekir balığı kızartması
26 Aralık 2009 Cumartesi
Gününüz aydın olsuuuunnn:))
Sinangil Un'dan hediyelerim geldi, sıra güzel tariflerde:)) Sinangil Limon aromalı Kek tarifimle yılbaşında yapılacak yarışmalarına katılmıştım. Benim gibi katılan bütün arkadaşlarıma teşekkür eder, yarışmacılara başarılar dilerim:)) Sinangil Lezzet Ekibine de ayrıca teşekkürlerimi gönderiyorum, sofralarımızı bu pratik unlarla tanıştırdıkları için... Bakınız kolide ne varsa sizlerle paylaştım arkadaşlar:))
Bir haftanın yorgunluğunun ardından bu akşam yemek yapmak zor geldi ben de Perşembe akşamı yaptığım kuru fasülyenin yanına güzel bir tereyağlı pilav yaptım. Yanınada salata ve yoğurt, tamamdır. Bu arada bir püf noktası paylaşayım; pirinçleri kavurursanız daha tane tane oluyor.
1'e 1,5 ölçüsü de hiç bir zaman şaşmıyor.
Bulaşık makinamı yerleştirdim, çamaşırlarda makinaya yolculandı, her yer toparlandı ve evden çıkıyoruz artık;
"Bu kız beni görmeli, bana kazak örmeli" modunda ki kocama öremesem de bir kazak almaya:))
25 Aralık 2009 Cuma
Yılın son hafta sonu, güzel geçsin...
Hazır çayımı elime almışım, biraz Cumartesi planı yapmanın sakıncası yok dedim ve yazdım.
Yarın alışveriş yapma vakti, Muharrem ayının 10.günü bereketli olsun diyelim ve yapılacaklar listesine geçelim;
Önce hızlı bir kahvaltı yaparız ailecek; rafadan yumurta mutlaka olmalı, çünkü özledim:)) Sonra TÖDER'in sınavlarına katılması için küçük hanımla beraber en yakın Uğur Dersanesi'nde kayıt yaptırmaya gideriz, hem orda yavrukuşunun deneme sınavı için gelen Gülpericim'le buluşuruz, biraz sohbet edip kahve içeriz. Sonra bulamadığımız kitaplarımızı alıp, marketten alışverişimizi yaparız; öncelik aşure malzemelerinde tabi ki... Hediyeleşmek güzeldir diyerek eşime ve kızıma güzel kazaklar alıp, şıkır şıkır hediye paketine sardırdık mı, evin yolunu tutarız ana kız:))
Öğlen yemeğini işyerinde yedikten sonra gelen eşim için öğle yemeği yapma telaşımız olmaması da ayrı bir güzellik katıyor cumartesilerime:) Akşam içinse çayın yanına elmalı tart, yemek olarak balık veya daha kolay yapılacak bir şeyler buluruz diyorum. Ana menü azıcık çaylı tatlar gibi oldu farkındayım ama 50.PORSELEN DEMLİK ÇAY SAATİ ETKİNLİĞİ'ne katılacağım içindir haberiniz olsun. Bakalım aklıma ne eserse yapacağım bir şeyler Nurşencim.
Bu arada Cevahir'de buluşacaklara sesleniyorum, bir dahakine bu taraftayız haberiniz olsun, hepinizi öpüyorum:)) 2009 yılının bu son hafta sonunu çok iyi değerlendirip, sevdiklerinizle mutlu, sağlıklı, umut dolu iki günü coşkuyla paylaşmanızı dilerim, malum haftaya 2010'dayız inşallah. Sevgiler...
Küçük bir not: Şimdi olsa da yesem modunda mutfaktakizaman arkadaşımın nefis, leziz tramisu'suna talibim, tatlı krizine girdim de azıcık:)))
http://mutfaktakizaman.blogspot.com/
KARINCANIN DERSİ
Bir gün Süleyman (as) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da “Bir buğday tanesi yerim!” diye cevap verir. Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber karıncayı bir şişeye koyar, yanına da bir buğday tanesi bırakarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki, karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmış.
Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yemedi? Bunun üzerine karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar. Karınca da şu hikmetli cevabı verir. “Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah verirdi. Ben de O’na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünki O beni aslâ unutmaz ve ihmâl etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu, nihâyet bu âciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmâl edebilirdin. O yüzden bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım!”
Suz~i Dilâra'ya teşekkürler
24 Aralık 2009 Perşembe
Arkadaş Dayanışması
Arada sırada kızım blogumu merak edip ne yorumlar almış, neler yazmışım diye inceler. Dün de okuldan döndüğünde bulamadığım için canımı sıkan kitaplarla ilgili paylaştığım yazımı okudu. "Neredeyse her yazın yorum almış ama kimse benimle ilgili konuda bir şey yazmamış" dedi prensesim. Seni tanımıyorlar da ondan dedim. "Demek ki benden yeterince bahsetmiyorsun" dedi:)) Hak verdim doğrusu arkadaşlar, hemen bilgisayarımda olan yeni resimlerinden birini eklemek istedim. Polenezköy'de okulun düzenlediği bir piknikte sevdiği bir arkadaşıyla görünüyor yeşil bluzlu Ballı Cimcimem, MAŞALLAH demeden geçmeyin sakın...
Gelelim asıl mevzuya; bir kaç kitabı bulduk Osmancığı da dersaneden bir arkadaşıyla karşılıklı kitap değiş tokuşu yaparak okuyacaklar. Ne güzel fikir değil mi? Bunu düşünmüş olmaları ne güzel; birbirlerinde olan kitapları okuyup diğer arkadaşıyla paylaşabilmek... Belki MEB'le ilgili söylenmelerim esnasında kütüphaneden alıp değiş tokuş yapma fikri etkili olmuştur, aralarında böyle bir yardımlaşma yapmaları için ama her ne için olursa olsun, bu biliçte olmaları çok güzel. Çocuk kalbi bu işte; saf ve temiz, paylaşımcı yürekler...
15 Şubat'a az kaldığından biraz yetiştirme kaygısı da taşıyor tabii; ama yapacak bir şey yok; bulamadıklarımı hafta sonu araştıracağım artık...
Sevgiyle, sağlıcakla kalın.
Divan Oteller zincirinden güzel bir yeni yıl kartı aldım:)
Geçen akşam Neomarin Alışveriş Merkezi'ne gittiğimizde görmüştüm yeni açılan Divan İstanbul Asia'yı; konum olarak çok güzel, otel olarak da çok gösterişli olmuş. Özellikle girişi çok güzel dizayn edilmiş, lobisindeki avizelerin ışıl ışıl görüntüsü gayet davetkardı. Direk Adalar'a bakan odalar sanıyorum suit odaları ve manzaraya son derece hakim gözüküyorlardı. Fiyatlar biraz daha makul olsa, özel günlerde cezbedici bir konaklama imkanı sunuyor diyebilirim.
Yılbaşı için yapılan kampanyalarında ise;
Tek & Çift Kişilik Oda
€ 99 / Gecelik
0-12 yaş ücretsiz*
Brunch
€ 25 / Kişi Başı
*12 yaş ve altındaki çocuklar ebeveynleri ile aynı
odayı paylaşmaları halinde ücretten muaftırlar.
*Parolu kart sahiplerine 2 kat parapuan hediye
Anadolu Yakasında Titanic, Divan Otel gibi elit oteller açılması hem istihdam, hem tanıtım açısından çok faydalı oldu doğrusu...
Neomarin'e gelince; ilk kez gittik. Süslemeler çok güzel ama karmançorman bir alışveriş merkezi, hiç sevmedim. Mağazalarda bile raflar dağınık, insanlar aldıklarını atmışlar, kabinler çoğunlukla temiz değil veya yığınla kıyafetler var. Market tarafına hiç girmedik, mağazaların kasalarında bu kadar bekliyorsak marketi hiç düşünemiyorum diyerek:((
Görevli bulmak çoğunlukla çok zor... Dön dolaş dur bir karışıklık var mağazaların konumlandırılışında; rahatlıkla birbirini kaybedebilirsin, çıkış kapıları da çok karışık. Hazır böyle bir konuyu açmışken; Viaport'da Neomarin gibi memnun kalmadığım yerlerden ve onun gibi uzak... Bana Optimum, Carrefour veya Paladium'a gitmek daha akılcı geliyor artık. Gerçi Pendoria'yı da merak etmiyor değilim, hazır yeni açılmışken:) Bir gün de ona uğrayacağım artık, sevdiğim markaların hatırına...
23 Aralık 2009 Çarşamba
Acil kitap aranıyorrrr:))
Okuldan bir kitap listesi verilmiş kızıma; 15 Şubat'a kadar hepsinin özetleri çıkarılacakmış, performans notu olarak geçecekmiş. Yalnız internetten kitap özeti falan döküp yazmak asla olamazmış, zira onlar Türkçe öğretmeninin elinde varmış:)) Bütün kitaplar alınacak, okunacak ve özeti güzelce yazılacakmış. Bu arada yoğun ödevler, proje çalışmaları, diğer performans ödevleri, testler vs. harala gürele devam ediyor. Neyse kitap listesine gelelim arkadaşlar;
1)Bitmeyen Gece-Mithat Enç
2)Osmancık-Tarık Buğra
3)İnsan Neyle Yaşar-Tolstoy
4)İnci-John Stainbelg
5)Semaver-Sait Faik Abasıyanık
6)Robinhood-Howard Pyle
7)Yürek Dede ile Padişah-Cahit Zarifoğlu
8)Dede Korkut Hikayeleri
MEB'in önerdiği kitaplarmış. Madem MEB önerdi yollasaydı ya her birinden 2-3 tane okul kütüphanesine, çocuklar da sene başından bu yana dönüşümlü olarak okuyup yerine bıraksalardı. Bütün çocuklar toplamda 70-80 TL.yı geçen bu kitapların hepsini alıp okuyabilecekler mi gerçekten? Şahsen araştırdım çoğu kitabevinde 1-2 tanesi dışında büyük kısmı stokta yok gözüküyor. Yani parayı da boşverin, kitapları bulmakta çok büyük sorun! Çözemedim bu işi...
Bu arada bütün eserler çok güzel ama Yürek Dede ile Padişah'ın arka kapağında yazılı olan konusu çok hoşuma gitti, hemen paylaşayım istedim. Ben bulamadım ama bulabilirseniz mutlaka çocuklarınızla okuyun derim, sevgiler..
"Bir masal düşünün. Masaldan çok öte bir masal. İçimizdeki bir yerlerde hep var olan ama bazen eskiyen, unutulan güzel duyguları canlandıran, iyileştiren. İnsan olmanın muhabbetini, erdemini hatırlatan. Tevazu nedir, gerçek zenginlik nedir öğreten, öğretmekle kalmayıp sevdiren. Bir ömür hatırlanacak tatlı bir masal.
Yürek Dede ile Padişah, bizleri alıp başka bir diyara, başka bir zamana götürüyor. Orada bir gül bahçesinde kalbimizi sakinleştiriyor, dinlendiriyor. Yüzümüze de bir gülümseme konduruyor.
Cahit Zarifoğlu Yürek Dede ile Padişah'ı 0-75 yaş arası çocuklar için yazmış. Bu güzel kitabı Mavi Uçurtma yayınları içi kıpır kıpır, sevinçle sunar..."
Türkiye'nin 340 Kadın Girişimcisinden Biri Olun!..
Goldman Sachs’ın 10.000 Kadın projesi kapsamında Özyeğin Üniversitesi Girişimcilik Merkezi tarafından yürütülecek olan 10.000 Kadın Girişimci Sertifika Programı’nın toplam süresi 3 yıldır. Bu üç yıllık süre içerisinde toplam 340 kadına ülkenin ekonomik büyümesine ivme kazandıracak küresel girişimciler olmaları için eğitim verilmesi hedeflenmektedir.
2008 Küresel Girişimcilik Monitörü (GEM) raporuna göre:
Türkiye’de girişimciler yeni iş kurmak için gerekli beceriye sahip olduğuna inanıyor (%44). Ancak gelecek 3 yıl içinde yeni bir iş kurma beklentisi % 21 oranında kalıyor.
Türkiye verimlilik bazlı ekonomiler sıralamasında %10.7 ile 12. sırada yer alıyor, ancak dünya genelinde ortalamanın çok altında ve 33. sırada yer alıyor.
Türk girişimciler yeni bir iş kurmak için gerekli beceriye sahip olduklarına inanmakla birlikte, eğitime önem vermiyor.
Türkiye’de okulda gönüllü olarak girişimcilik eğitimi almış kişi oranı %1.9, zorunlu girişimcilik eğitimi almış kişi yüzdesi ise sadece % 0,6. Yani toplamda sadece % 2,5 oranında kişi gönüllü ve/veya zorunlu girişimcilik eğitimi almış bulunuyor. Oysa bu oran Şili, Slovenya, Kolombiya’da % 24 mertebesinde. Bu açıdan bakıldığında Türkiye girişimcilik eğitiminde en alt sırada bulunuyor.
Dünyada 10.000 Kadın
10.000 Kadın, yerel pazarlarda 60’ı aşkın akademik kurum ve sivil toplum kuruluşundan oluşan bir ağ tarafından yürütülmektedir. Financial Times’ın dünyanın en iyisi saydığı 10 işletme okulundan yedisi de dahil olmak üzere, 37’i aşkın lider işletme okulu 10.000 Kadın projesinde yer almaktadır. Akademik ortaklar arasında Harvard Business School (ABD), the Wharton School of the University of Pennysylvania (ABD), Fundação Getulio Vargas Escola de Administração de Empresas (Brezilya), Saïd Business School of the University of Oxford (İngiltere), the Indian School of Business (Hindistan), Tsinghua University of School of Economics and Management (Çin) ve Özyeğin Üniversitesi Girişimcilik Merkezi (Türkiye) bulunmaktadır.
Programın hedefleri şöyle sıralanabilir:
Yüksek kaliteli bir işletme eğitimi alamamış kadınları güçlendirmek
Sadece girişimci değil, ülke ekonomisine ivme kazandıracak küresel girişimciler yetiştirmek
Kadınlara işletme ve yönetim eğitimi vererek paylaşımcı ekonomik büyümeyi desteklemek
Kadınların kendi işlerini kurarak yeni iş alanları yaratmasına ve ailelerine, toplumlarına ve uluslarına daha fazla zenginlik kazandırmalarına yardımcı olmak
Pazarlama, insan kaynakları yönetimi, finans & muhasebe, ağ kurma, finansman ve iş planlama konularında eğitim programları sunarak girişimci kadınların kapasitelerini arttırmak
Eğitim gören girişimci kadınları birer küresel oyuncu olarak yetiştirebilmek için mentorluk, koçluk ve ağ oluşturma faaliyetleri ile onlara kapsamlı destek hizmetleri sunmak
Ölçme ve değerlendirme
En iyi uygulamaları paylaşmak ve programla ilgili iyileştirmeleri yapmak
2010 Yılı Eğitimleri için Proje Takvimi:
Kasım 2009-Ocak 2010: Başvuru dönemi
Ocak-Mart 2010: Başvuruların değerlendirilmesi ve adayların seçimi
Mart-Aralık 2010: Eğitimlerin verilmesi
Program İçeriği ve Amaçları
Projenin ilk yılı olan 2010 içinde 3 grup halinde toplam 100 kadına girişimcilik eğitimi verilecektir. Eğitimler 6 modülden oluşmaktadır.
Eğitimin toplam süresi 3 aya yayılmış şekilde 6 haftadır (150 saat). Ders programları girişimci kadınların sosyal ve çalışma hayatları dikkate alınarak tasarlanmıştır.
Eğitim Programı
iş planı hazırlama
temel girişimcilik becerileri
muhasebe ve finans
finans kaynaklarına ulaşma
satış ve pazarlama
üretim planlaması ve organizasyonel planlama
Eğitimler her katılımcıya program süresince sağlanacak dizüstü bilgisayarlar desteğinde gerçekleştirilecek ve eğitim dili Türkçe olacaktır. Derslerin verilmesinde hem Özyeğin Üniversitesi akademisyenleri; hem de profesyonel danışman/eğitmen ve konuk konuşmacılardan yararlanılacaktır.
Günümüzde pek çok iş kadını; mentorlar, ağlar, danışmanlık ve diğer önemli destek hizmetlerinden yoksundur. Sertifika alan her bir kadın girişimci, mezun olduğu günden itibaren en az bir yıl süre ile izlenecek ve kendisine gerekli olacak mentorluk ve koçluk hizmetleri de verilecektir.
http://www.10000kadin.org/assets/files/10000Kadin_brosur.pdf
http://www.10000kadin.org/form.php?q=Basvuru
Özyeğin Üniversitesi Girişimcilik Merkezi
Kuşbakışı Caddesi 2 Altunizade 34662 Üsküdar / İstanbul
Telefon: 0216 559 2354 E-posta: info@10000kadin.org
Arkadaşlar düşünenler için kaçırılmaz bir fırsat, lütfen başvurunuz için acele edin. Sevgilerimle...
21 Aralık 2009 Pazartesi
Canım Annem...
Bugün Marmaris'te, teyzemle beraber gezdiklerini havanın güzel olduğunu söylüyor. 1-2 hafta sonra gelecekmiş, dinleniyormuş. Hem kardeşiyle sakin bir dinlenti yapıyor, hem de Babam'dan sonra sık gidemediğimiz evimizle ilgileniyor. İyi de oluyor, torunların yaramazlıklarından İstanbul'un koşturmacasından kaçıp, yaza göre biraz olsun sakinlemiş Marmaris'te dinlenmiş oluyor. Telefonla konuştuğumuzda daha iyi geliyor sesi ; "hava çok temiz, doğa çok güzel, keşke siz de gelseydiniz" diye adeta yankılanıyor:)) Evet keşke Annecim... Harika olurdu...
19 Aralık 2009 Cumartesi
Bu Cumartesi de uyku yok..
Bol kalorili yemekler:))
Yapılışı; 5 adet patlıcan alaca soyulup kızartılır ve süzülmeye bırakılır. Harç olarak 1 adet iri soğan ince kıyılır, 250 gr kıymayla kavrulur. İçine biraz yeşil biber dilimlenir, pul biber, karabiber eklenir, yarım kaşık salça, göz kararı domates rendesi, tuz, sarmısak rendesi ve maydonoz da katıldıktan sonra harcımız hazırdır. Tencereye alınan patlıcanların karnı kesilerek tatlı kaşığıyla harç yavaşça içine yerleştirilir. Üzeri kızartılan biber ve dilim domatesle süslenerek, hafif salçalı suyla yarım saat pişirilir. Gayet kolay ve pratik anlatım oldu değil mi?
Gelelim makarnamıza; bu makarnanın özelliği bol kalorili olup bütün kıymaları yutar bir havasıyla çocuklara makarnayı sevdirmesi... Aslında yapılışını uzunca anlatmaya gerek yok galiba sadece karnıyarık harcını ilk yapmaya başladığımda ayırdığım bir miktar kıymayı, dilimlenmiş sivribiberi teflon tencerede salça ve yağla kavurdum. Üzerine 15 dakika haşladığım mantı makarnayı ekleyip bol bol karıştırıp kıymaların nüfus etmesini sağladım, sonuç şahane:))Kızım normal öğüne geçtiği yaşlardan itibaren en sevdiği makarna türü; hala ufaklığındaki gibi yanında yoğurdunu yer, içinde kıyma saklayanları yakalıycam diye çabalar:))
18 Aralık 2009 Cuma
"Yiyenlere afiyet ola, şifa bula, yiyemeyenlere nasip ola..."
Afiyet şeker olsun, yarasııınnn. Ama nasıl canımızı istettin buralarda:)) Ben de hemen Develi Belediye'sinin bu güzel cıvıklısını bilmeyenler için blogumda paylaşayım istedim. Develi Cıvıklısı, Resmi Gazete'de tarifi olan Kayseri'nin Develi ilçesinde üretilen patentli nefiss kuşbaşılı pidesidir. Muhteşem bir lezzet...
Geçmiş zaman olur ki; "Zeytin Gözlüm"
17 Aralık 2009 Perşembe
GDO'ya gelinceye kadar!..
"Değerli dostlar,
Ben inşaat mühendisi olmakla birlike yaklaşık 18 yıldır yemek sektöründeyim. Yemek Sanayici ve İş adamları Derneği başkan yardımcısı, Ankara Sanayi Odası gıda komite üyesiyim. Bu sürede öğrendiklerimi yazmaya sayfalar yetmez. Ancak birkaç bilgi aktarırsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Öncelikle Türker Bey'in ticari endişeyle yapılıyor teşhisi sonuna kadar doğru. Minimum M2 maksimum verim, olay tamamen budur.
- "Soya Kıyması" adıyla satılan ürün yağı alınmış soya küspesidir. 25 Kg torbalarda kg fiyatı 1,5 tl civarındadır. Kullanırken ılık suyla ıslatılır 1 kg soya kıyması 3 kg su emer yani kullanım fiyatı kg da 50 krş tan aşağı olur. Gerçek etin 20 TL/kg olduğu yerde tabiiki bunu önce sermaye kullanır. maret, pınar vs gibi hazır tıpkı annemin köftesi gibi köftelerin tamamı soya katkılıdır. şirin gözükmesi içinde mix kıyma, soya proteini vs. gibi farklı isimlerle ambalaj üzerinde yazılmaktadır yani et diye soya küspesi satıp, annemin köftesi gibi aynen diye reklam yapıyorlar. BİTMEDİ: bu soya zımbırtısı granül veya toz halinde, beyaz , açık kahve, koyu kahve, kırmızı, yeşil renkleri vardır. Tadı nötüre yakındır. Cevizle karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye, unla karışıp ekmeğe, keke vs.'e giriyor.
- Marine kuşbaşı diye bir et satılıyor şimdi, normal kuşbaşı etten ucuz. bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. % 20 su basılıyor ete, böylece fiyatı ucuzluyor. Ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker, tansiyon vs, rejimlerinize zarar verirmi bilmiyorsunuz. Yemeğe tuz atmıyorsunuz, ama başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. Yemek şirketinizin et giriş faturalarında "mix kıyma" ve
"marine kuşbaşı" var mı, bir kontrol edin bakalım.
- PEYNİR ALTI SUYU TOZU: Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. Nerede kullanılıyor? Peynirli çizi de peynir mi var zannediyorsunuz. Tüm bisküvit ve kek sektörünün birinci sınıf dolgu maddesi. Kg fiyatı 50 krş gibi bişeydi. Yediğiniz bisküvit, kek, kraker vs paketlerin üzerini bir okuyun bakalım içinde şeker ve un dışında tanımadığınız kaç kalem malzeme var. Bir top keki toptancısı 15 krş a satıyor. Anam-babam usulü un,yumurta ve yağ ile yapsanız 30 krş malzeme maliyeti var; ambalaj, üretici karı, nakliye ve toptancı karı vs eklenince nasıl o fiyata satılabiliyor? Çünkü kek değil kek benzeri kimyasal bir şey alıp yiyoruz. Paketin üzerini okuyun anlarsınız.
-Bezelyenin kurusu öğütülüp fıstık süsü verilerek tatlılara konuyor.
- Pul biberin, karabiberin, kimyonun vs ektractı var, kilosu 5 TL'ya... Satılan sucuklarda gerçek baharatmı var sanki. Bazılarında zaten sucuk benzeri ürün yazıyor. Bir danadan 25- 30 kg sinir çıkıyor . 40 derecede dondurup öğütüyor, sinir unu yapıyor sosise basıyorlar. Şarküteri ürünlerine dikkatli bakın. %100 dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte.
- Tavukların boyun , taşlık, kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her yeri kemikleriyle öğütülerek "mekanik kıyma" isimli bişi yapılıyor. Tüm tavuk sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız. Bütün bu işler T.C.Tarım ve köy İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor. Tamamen ve her yönüyle gıda terörünün cenneti olan yurdumuzda izinle bunlar yapılırken siz varın kaçak yapılanları düşünün, bütün ekmeğe tavuk döner 2 tl , yarısı işkembe, ööööffffffffffff, sıkıldım gene, GDO ne ki o daha yeni farkedildi, devede kulak bile değil. Bunlar işin yemek faslı, daha gıda ambalajları var, koruyucular var vs. kıyamet kopuyor da bizim gıda mühendislerimizin sesi soluğu yok ortada, bir garip yemekçi inşaat mühendisi çarşı pazardan topladığı bilgileri ortalığa döküyor.
Sevgiyle kalın..."
15 Aralık 2009 Salı
Aşı olayı çözülmüştür!
Tatesalcığımın blogunda okuduğum Uludağ Üniversitesi doktorunun da büyük etkisi oldu bu kararı almamda ve en doğru kararı aldığımı düşünüyorum. Eşimin yakın bir akrabası 28 yaşında üstelik baba olacakken hayata gözlerini kapattı bu meret yüzünden.. Herkes sarsıldı, tüm aile, en çokta hamile olan eşi, bibaşına çaresiz kalakaldı. Ne olduğunu, nasıl yitip gittiğini anlayamadı kocasının ellerinden... Çok üzücü çoook, kimse artık bu kararı vermekte bekleyemezdi, tanıdık tanımadık tüm aile aşısını oldu, zira acı en yakındaydı... Allah kimselere yaşatmasın, hastalara da şifa versin. Sevgiyle, sağlıcakla, hep mutlu kalın.
13 Aralık 2009 Pazar
11 Aralık 2009 Cuma
Hımm... Lezzet üçlemesi için buyrun:))
Hava soğuk, bu hafta sonu da evde geçecek gibi gözüküyor. Güzel yemekler yapmak istedim, hazır canım sevdiğim yemeklerden yapmayı istemişken:)) Genel de yorgun olduğumdan kolay yemekler yaparım ne de olsa... En hızlısından anneciğimin yazın hazırladığı kesme eriştelerle güzel bir çorba yaptım. Yanına yine hızlı hızlı kendimize yetecek kadar etli yarmak sarmamı hazırladım. 1 bardak pirinçten nefis bir sütlaçla soframızı taçlandırdım. Herkes bayıldı tabii bu lezzetlere... Övgüleri alınca, ne iyi etmişimde yapmışım dedim; arada sırada zorlamak lazım enerjinin sınırlarını galiba:))
8 Aralık 2009 Salı
Adını aşk koyduğumuz şey...................
7 Aralık 2009 Pazartesi
Bir sevda hikayesi...
4 Aralık 2009 Cuma
Güzel anlar, güzel tatlar dostluklarla çoğalır...
"Gönül ne kahve ister, ne kahvehane
Gönül sohbet ister, kahve bahane"
Beyin mutlu olduğunuzu gülümsemenizden anlar...
Sıkıntıları, üzüntüleri bir kenara atmak oldukça zor gözükse de insan istedikten sonra hepsinden kurtulabilir. Artık mutlu olmak benim de hakkım diyorsanız bu önerileri dikkate almalısınız:
İnsan zihninin dinç kalabilmesi için geleceğe dönük hiçbir endişeli fikir taşımaması gerekir. İnsanın yaşanmış bitmiş olan geçmişteki kötü anı ve acı hatıraları, güncel olaylardan hareketle bugüne asla taşımaması gerekir. Stresli ve gergin bir hayat beyinde geri dönüşümsüz hücre göçüne yol açmaktadır. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Arif Verimli bu konuda önemli uyarılarda bulunuyor;
3 Aralık 2009 Perşembe
Durgun bir gün, akşamı güzel olsun:))
1 Aralık 2009 Salı
Daha güzel haberler paylaşmak ümidiyle...
Mis gibi tomurcuk kokan bir çay...
Sevgili arkadaşım, Gülay; Hani şimdi mis gibi tomurcuk kokan nefis bir çay olsaydı da fırından yeni çıkmış, çıtır çıtır taze simit ve peyniri kaptığım gibi, koşup çalabilseydim kapını... Uzun uzun sohbet etmeye vaktimiz olabilseydi keşke... Bir de hazır pasta almaktansa ellerimle sana güzel bir çiğ börek yapabilseydim, zamanı yetiştirme kaygısı olmadan, ahh ne güzel olurdu... Sen de Ctesi çalışmasaydında 10 kahvesinde yalnız kalmasaydık değil mi? Neyse ki, ikimizde çok yoğun anneler olsakta görüşebilme umudumuz var her şeye rağmen, gönüllerimiz bir olsun yeter ki arkadaşım. Tekrar hayırlı uğurlu olsun, güzel eviniz... En kısa zamanda görüşmek dileğiyle, sevgiler, selamlar...
ÖYLESİNE BİR MEKTUP
Herkese güzel bir hafta diliyorum...
Gecenin sonunda sahlebinizi yudumlamayı sakın unutmayın, nefis oluyor... Sanki o olmazsa olmazmış, geceyi buralarda bitirip köprüden geçemeyecekmişsiniz gibi geliyor:)))
25 Kasım 2009 Çarşamba
Farkındalıklarımızı artıralım...
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen.
24 Kasım 2009 Salı
Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir!
Sınıf; öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor.
Bugün 24 Kasım
23 Kasım 2009 Pazartesi
Leziz ve pratik iki tat...
Malzemeler: Limon kabuğu rendesi, vanilya, 1,5 su bardağı şeker, 2 yumurta, 1 çay bardağı mısırözü yağı, alabildiği kadar Sinangil limon aromalı un, kıvama göre 1 veya 1/2 bardak süt, yarım pakete yakın hindistan cevizi
Yapılışı: Yumurtaları kırıp, şekerle beraber karamelize hale gelene kadar çırpıyoruz. İçine süt, yağ, alabildiğince Sinangil limon aromalı un ve diğer malzemeleri katarak bolca karıştırıyoruz. Hamur çok sert olmayacak akıcı ve kolay karışır bir kıvamda olacak. Kekin yumuşacık olması için bu kıvam çok önemli. En son içine biraz da hindistan cevizi serperek karıştırıyoruz ve margarinle yağladığımız kek kalıbımıza kolayca döküyoruz. 180 derecelik fırında pişiriyoruz. Düz ve pürüzsüz bir bıçakla kekin ortasından tek seferde aşağıya kadar küçük bir kesi yaparak herhangi bir hamur yapışması var mı kontrol ederek pişip pişmediğini kolayca anlayabilirsiniz. Fırından çıkarıp soğumaya bırakın. Bir süre sonra kek kalıbını ters çevirip üzerine bolca hindistan cevizini serpin ve kekimiz servise hazıııırrr:)) İlk kez limon aromalı unla yapıyorum, nefis bir lezzet emin olun. Sinangil'e çok teşekkürler...
Pazar günü yemekli misafirim olduğundan tatlıya çok vakit ayıramadım doğrusu, nedenini tarifte anlayacaksınız:)) Menüde Ezogelin Çorbası, Et Sote, Tereyağlı Pilav, Zeytinyağlı Pırasa, Şakşuka, Salata, Domates-biber turşusu, Sosisli Milföy, Limon aromalı hindistan cevizli kek, Patatesli börek ve Sakızlı Muhallebi vardı. Çoğunun tarifini biliyorsunuz ama muhallebiyi pratikliğinden dolayı yazmak istiyorum. Hem leziz hem çok hızlı hazırlayabileceğiniz güzel bir tatlı...
Malzemeler: 2 Paket Dr.Oetker Sakızlı Muhallebi, yaklaşık 1 Lt süt, 2 kaşık margarin(kıvamını koyulaştırmak için)
Yapılışı: Teflon bir tencereye önce sütü, ardından 2 paket muhallebi tozunu katıyoruz hızlı hızlı karışıtırıyoruz kıvamı sertleşmeye başlayınca margarini katıp iyice karıştırıyoruz. Hafif kaynadıktan sonra oval veya dikdörtgen bir kaba döküyoruz. Ilındıktan sonra üzerini streç filmle örtüp buzluğa yerleştiriyoruz. Birkaç saat sonra iyice sertleşen muhallebimizi alıp üzerini tarçınla dilediğimiz gibi süslüyoruz (Bizimkini kızım süsledi) ve dilim pasta keser gibi tabaklara alıp, servis ediyoruz. Kaşıkla yenilebilen güzel bir tat oluyor, emin olun. Çok soğuk sevmiyorum diyorsanız, buzluktan çıkardıktan sonra 10 dakika bekletebilirsiniz oda sıcaklığında, tamamen damak tadınıza bağlı... Afiyet olsun:))
19 Kasım 2009 Perşembe
Hayat müşterekse bana yardımcı olmalısın her konuda!
Her nedense bu yoğunluk artarak devam ediyor. Bugün öğle yemeği saati geldiğinde hemen yemeğe çıkamadım, bu da biraz can sıkıntısı yaptı ben de sanırım. 13,00 gibi gözümün önünden pofufuk pofuduk hamur kızartmaları ve çay geçmeye başladı anlayın nasıl acıktığımı:)) (Ahh vakit bulup bir yapabilsem:() Saat 13,30'a geliyordu ki dayanamayıp soluğu yemek salonunda aldım. Tabi canımın istediklerini değil daha hafif şeyler yedim. Bir bakıma iyi oldu aslında benim gibi iş yoğunluğundan geç saate kalan, çok sevdiğim bir arkadaşımla beraber yemek yedik. Kendisi yeni anne, Allah nazarlarsan saklasın yürümeye geçen bir oğluşu var. Sorumlulukları çok fazla...