Dünya yaratılmadan önce, iyi ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez halde dolanıyorlarmış. Bir gün toplanmışlar ve neden saklambaç oynamıyoruz demişler. Hepsi bu fikri beğenmiş. Çılgınlık bağırmış “Ben ebe olmak istiyorum” diye… Kimse çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve saymaya başlamış. 1, 2, 3… O saydıkça iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramışlar. Şefkat ayın arkasına asılmış, ihanet çöp yığının içine girmiş, sevgi bulutların arasında kıvrılmış, yalan bir taşın altına saklanacağını söylemiş ama gölün dibine kaçmış, tutku dünyanın merkezine gitmiş, para hırsı bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış. Aşk ise kararsız olduğu için nereye saklanacağını bilmiyormuş. Bu bizi şaşırtmamalı; çünkü hepimiz aşkı saklamanın ne kadar zor olduğunu biliriz.
Çılgınlık 100’ü saydığı anda aşk sıçrayıp güllerin arasına girmiş. Çılgınlık bağırmış önüm arkam sağım solum sobe diye… İlk önce tembelliği görmüş, çünkü saklanacak enerjisi yokmuş. Sonra şefkati ayın arkasında, ihaneti çöplerin arasında, sevgiyi bulutların içinde, yalanı gölün dibinde ve tutkuyu dünyanın merkezinde… Aşk hariç hepsini bulmuş. Çılgınlığın kulağına haset fısıldamış: “Aşk güllerin arasında saklanıyor.” Çılgınlık çatal şeklinde bir sopa almış ve güllerin arasınsa saplamış, ta ki yürek burkan bir haykırış onu durdurana kadar… Aşk elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış, çılgınlık aşkı bulayım derken heyecandan aşkın gözlerini kör etmiş. “Ne yaptım ben? Hatamı nasıl tamir edebilirim? N’olur beni affet!” diye yalvarmış aşka. Aşk cevap vermiş: “Gözlerimi geri veremezsin ama benim için bir şey yapmak istersen, benim kılavuzum olabilirsin.” İşte o günden beri aşkın gözü kördür ve çılgınlık da her zaman onun yanındadır.
1 yorum:
süperrr harika çok hoş bir yazı ellerine sağlık paylaştığın için
Yorum Gönder