4 Şubat 2016 Perşembe

Olsan da bir, olmasan da... Zaman çok iyi öğretiyor!


Merak etmişsin nasılmışım, bir bakayım neden hiç ses vermiyormuşum demişsin. İyiyim sagol sen de iyi ol ama mesele aramak falan değil kesinlikle!.. Sana uzun zamandır yazasım var; Başlıyorum, siliyorum arasıra, gerek yok deyip... Yarım kalan kelimelerde birseylere üzülmüş ama belli etmemeye çalışan selamlaşmalara vaktim yok belki... An gelir içimden gelir veya onu hakedecek ufacık bir hatıra olur ancak o zaman yazabilirim. Aksi halde kırgınım, kızgınım. Çok belli zaten...

Bu zamana kadar neler yaptın neler söyledin bir düşün bakalım sebebini bulursun; neymiş bu kadar incitici ve herşeyi yokedici olan...


19 Ocak 2016 Salı

Merhaba Sayın Seyirciler:))

Benim gibi bloguna zaman ayıramayan birçok arkadaşım var. Okuyorum takip ediyorum ama yazmaya gelince tık yok:) Bu durumdan rahatsızım tabii, ilk fırsatta artacağından emin olun paylaşımlarımın inşallah... 402 takipçim ne ara 394 olmuş şaşırdım:) Bu yüzden midir tabii ki bu yüzden😊 Neyse ben hemen instagramda az önce paylaştığım yazımı ekliyorum aman gitmeyin Siz...

 İnstagramın yorum kısmında kullanılan harf kısıtlamasından geçtim kopyalama yapamayınca uzun uzun yazdığım paylaşımlarımın fotoğraflarını çekerek buraya yükleyebildim. Yeter ki gönül gözün okumak istesin okursunuz elbet...

Fakat kızımın yorumu beni çok etkiledi ve düşündürdü hemen yanıt veremedim ne dese haklı; annesi o 3 aylıkkenden beri hesap, kitap, rapor, muhasebe, finans, beyanname, mesai, denetim derken 18 yıl çalışmış koşturmacalı bir hayat sürmüş... Çok şükür ki şimdi biraradayız. Yorumumda yazdığım gibi; bugünlerin kıymetini bilelim, en çokta sevdiklerimizin...







2 Aralık 2015 Çarşamba

Zaman ne getirir bilemezsiniz, karar vermek için acele etmeyin!

             Çin düşünürü Lao Tzu’nun öyküsü
           
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara büyük bir servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, sadece bir at değil benim için; bir dost. insan dostunu satar mı?” demiş. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.

İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş. “Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”

Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ithiyara gidip özür dilemişler. “Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.”

“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.”

Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ancak içlerinden “Bu ihtiyar sahiden saf” diye geçirmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini sağlayan oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.

“O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz”

Birkaç hafta sonra düşmanlar hanedanlığa çok büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere gönderme emrini vermiş. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

Köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması,
talihsizlik değil, şansmış meğer…”

“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin
şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.”

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:

“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

Lao Tzu


4 Ocak 2015 Pazar

                                        

Bu ara gündüz uykumuzun saatleri değişti,  iştahımızda azaldı,  oyun hamurları, legolar, yap-bozlar ve arabalar çok fazla ilgimizi çekiyor, elimizden alınırlarsa kızıyoruz. Gece uykumuza gelince o da düzensizleşti sıcacık evimizde keyif yapalım derken geç uyuyup geç kalkıyoruz. Bu durumda kreş nasıl olacak hiç aklım almıyor da hayırlısı bakalım

Tatlimo bebeğim için hazırladığım nefis çorbayla iyi geceler diliyorum. Bol vitaminli misler gibi buğdaylı tel şehriye çorbası, en sevgi'lisinden:)

25 Aralık 2014 Perşembe

Gönülden Merhaba!

Uzun zamandır yazamadım sebebi açık; vaktimin büyük bir kısmı minik oğlum Eymen Tuna'm ve lise 4'ün sınav stresiyle boğuşan kızımın telaşıyla gelip geçiyor. Doğum izni bitince yaklaşık 5 ay işyerine dönüp çalıştım ama bebisimden ayrilamayinca işi bırakmak zorunda kaldım. Bakıcılara güvenememek en büyük etkendi sanırım. Hem çok zevkli hem koşturmacalı bir işmiş aslında bunu son 6 ayda daha iyi anladım. Allah çocuklarımıza sağlıklı mutlu ömürler versin ama evde yetişmesi gereken raporlar ve işlerden daha çok yoruldugumu farkettim. Öncelikle arada sırada bloguma vakit ayırmakla işe başlamak istedim sonra da şekercikhnm'dan öneriler sayfama bizim kullanmayı bıraktığımız ama yeni annelere önerilerimizden olan kaliteli ürünlerimizi paylaşayım istedim. Sorularınız olursa beklerim, uzun yıllardan sonra ikinci annelik serüvenimle ilgili her türlü ipucu ve tüyoyu yayınlayacagım emin olun:) Paşama Maaşallah, Hayırlı Cumalar...