Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen.
25 Kasım 2009 Çarşamba
Farkındalıklarımızı artıralım...
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen.
24 Kasım 2009 Salı
Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir!
Sınıf; öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor.
Bugün 24 Kasım
23 Kasım 2009 Pazartesi
Leziz ve pratik iki tat...
Malzemeler: Limon kabuğu rendesi, vanilya, 1,5 su bardağı şeker, 2 yumurta, 1 çay bardağı mısırözü yağı, alabildiği kadar Sinangil limon aromalı un, kıvama göre 1 veya 1/2 bardak süt, yarım pakete yakın hindistan cevizi
Yapılışı: Yumurtaları kırıp, şekerle beraber karamelize hale gelene kadar çırpıyoruz. İçine süt, yağ, alabildiğince Sinangil limon aromalı un ve diğer malzemeleri katarak bolca karıştırıyoruz. Hamur çok sert olmayacak akıcı ve kolay karışır bir kıvamda olacak. Kekin yumuşacık olması için bu kıvam çok önemli. En son içine biraz da hindistan cevizi serperek karıştırıyoruz ve margarinle yağladığımız kek kalıbımıza kolayca döküyoruz. 180 derecelik fırında pişiriyoruz. Düz ve pürüzsüz bir bıçakla kekin ortasından tek seferde aşağıya kadar küçük bir kesi yaparak herhangi bir hamur yapışması var mı kontrol ederek pişip pişmediğini kolayca anlayabilirsiniz. Fırından çıkarıp soğumaya bırakın. Bir süre sonra kek kalıbını ters çevirip üzerine bolca hindistan cevizini serpin ve kekimiz servise hazıııırrr:)) İlk kez limon aromalı unla yapıyorum, nefis bir lezzet emin olun. Sinangil'e çok teşekkürler...
Pazar günü yemekli misafirim olduğundan tatlıya çok vakit ayıramadım doğrusu, nedenini tarifte anlayacaksınız:)) Menüde Ezogelin Çorbası, Et Sote, Tereyağlı Pilav, Zeytinyağlı Pırasa, Şakşuka, Salata, Domates-biber turşusu, Sosisli Milföy, Limon aromalı hindistan cevizli kek, Patatesli börek ve Sakızlı Muhallebi vardı. Çoğunun tarifini biliyorsunuz ama muhallebiyi pratikliğinden dolayı yazmak istiyorum. Hem leziz hem çok hızlı hazırlayabileceğiniz güzel bir tatlı...
Malzemeler: 2 Paket Dr.Oetker Sakızlı Muhallebi, yaklaşık 1 Lt süt, 2 kaşık margarin(kıvamını koyulaştırmak için)
Yapılışı: Teflon bir tencereye önce sütü, ardından 2 paket muhallebi tozunu katıyoruz hızlı hızlı karışıtırıyoruz kıvamı sertleşmeye başlayınca margarini katıp iyice karıştırıyoruz. Hafif kaynadıktan sonra oval veya dikdörtgen bir kaba döküyoruz. Ilındıktan sonra üzerini streç filmle örtüp buzluğa yerleştiriyoruz. Birkaç saat sonra iyice sertleşen muhallebimizi alıp üzerini tarçınla dilediğimiz gibi süslüyoruz (Bizimkini kızım süsledi) ve dilim pasta keser gibi tabaklara alıp, servis ediyoruz. Kaşıkla yenilebilen güzel bir tat oluyor, emin olun. Çok soğuk sevmiyorum diyorsanız, buzluktan çıkardıktan sonra 10 dakika bekletebilirsiniz oda sıcaklığında, tamamen damak tadınıza bağlı... Afiyet olsun:))
19 Kasım 2009 Perşembe
Hayat müşterekse bana yardımcı olmalısın her konuda!
Her nedense bu yoğunluk artarak devam ediyor. Bugün öğle yemeği saati geldiğinde hemen yemeğe çıkamadım, bu da biraz can sıkıntısı yaptı ben de sanırım. 13,00 gibi gözümün önünden pofufuk pofuduk hamur kızartmaları ve çay geçmeye başladı anlayın nasıl acıktığımı:)) (Ahh vakit bulup bir yapabilsem:() Saat 13,30'a geliyordu ki dayanamayıp soluğu yemek salonunda aldım. Tabi canımın istediklerini değil daha hafif şeyler yedim. Bir bakıma iyi oldu aslında benim gibi iş yoğunluğundan geç saate kalan, çok sevdiğim bir arkadaşımla beraber yemek yedik. Kendisi yeni anne, Allah nazarlarsan saklasın yürümeye geçen bir oğluşu var. Sorumlulukları çok fazla...
14 Kasım 2009 Cumartesi
SU OLDUĞUNU DÜŞÜN...
Bağlanmayacaksın 'Körü körüne'' O olmadan yaşayamam demeyeceksin...
Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. `O olmazsa yaşayamam.` demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin O`nu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini... Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. `O benim.` diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...