16 Eylül 2009 Çarşamba

Bereketi bol olsun!..


Dün eşim işten dönerken 7 kg domates almış gelmiş, bir de yanında çeşitli sebzelerden oluşan ek bir poşet daha vardı... İstanbul'un sayılı köylerinden biri Pelitli'de işi varmış dönüşte bir tezgahta rastlamış bu al al domateslere, hani şu Çanakkale domatesi gibi bazı yerleri sarımtırak olanlardan, tazecik... Neden bu kadar çok aldın canım kıtlık mı vardı dedim "Yooo, bunlar bildiğin domateslerden değil halis muhlis köy domatesi, kardeşlerine falanda dağıtırsın, ama sen hediyene bak" dedi ve o poşeti masanın üzerine boşalttı; Kırmızı, yeşil, mor renkteki bu güzel manzaranın hikayesine gelince; Domates tezgahının arkasında orta yaşlı bir adamcağız duruyormış onun arkasında da küçük bir serası ve küçük bir evi varmış, merak edip bizimki sormuş Nerelisin abi? Bayburtluyum demiş "Aaaa benim hanımın babası da oralı, ama hiç bilmezler oraları" demiş. Bir domates nelere kadir; adamcağız başlamış anlatmaya "yıllar önce göçüp geldik buralara geçim derdiyle, bizim çocuklarımız da bilmezler hiç oraları "demiş sonra "bir dakka bekle hemen geliyorum abicim" diyerek arkadaki bahçesine gitmiş; elinde bir poşetle geri gelmiş. Meğer bahçesinden bir poşet dolusu biber ve karnıyarıklık minik minik patlıcanları toplamış "hemşerime hediyem olsun mübarek günde" demiş. Bunu duyunca memlekette böyle insanlar kalmış mı inanamıyorum dedim ve o an gözlerim doldu, çok duygulandım arkadaşlar... Düşünsenize dalından yeni koparılmış yeşil yaprakları üzerinde körpecik biberleri, itinayla seçilmiş doğal patlıcanları getirip, mis kokulu domateslerin yanında hediye etmiş... Ne güzel bir yürek... Eskiden kandillerde hediyeleşilirmiş ama hiç tanımadığın bir insanın böyle bir şey yapması öyle tuhaf şeyler hissettirdi ki bana; Allah razı olsun, mahsulü de kazancı da bol olsun inşallah diye bol bol dua ettim. Hatta bu anıyı unutmamak için resmini de çektim ilk fırsatta yükleyeceğim:)))

Bu olay bana çocukluğumun İstanbul'unu hatırlattı; daha o zaman dağ taş ev değildi, aynı ilçede her yere yürüye yürüye gider, sitelerin olduğu tepelerde uçurtmalarımızı uçururduk, yakalamaç, istop, yakartop oynardık şimdiki Carrefoursa'ların olduğu yerlerde...

Babaannemle kardeşlerimle beraber ilkokul çağlarındayken Anadolu yakasının çoğu Bostanlık olan Bostancı, Suadiye, Maltepe bölgelerinden ıspanak, kıvırcık, soğan, bilumum yeşil otları gidip bizzat yerinden alırdık. Teyzeler topraktan söküp, silkeler sonra pembe mavi naylon poşetlere koyarlardı. Yanına da mutlaka ya bir demet semizotu ya bir demet soğan ya da maydonoz aldığımız ürünlere göre hediye olarak verirlerdi. Bereketini gör deyip, oradan ayrılırken kilo kilo alınan poşetteki doğal sebzeleri kalabalık bir aile olarak özenle hazırlanmış sofralarda bereketiyle yerdik. Şimdi nerdeee bol bol sebzeyle doldurmak poşetleri, nerde kalabalık ailelerle sofraya oturmak, nerde elinin emeğiyle parasını kazanan teyzelerimize bereketini gör deyip, hediyeleşmek... Hiç biri yok! Marketten
göz kararı bir şeyler alıp soğuk tezgahlarda tarttırıyoruz çoğunlukla asık yüzlü kasalarda hızla ödeyip, koştur koştur eve kendimizi zor atıyoruz. Çünkü işten geldik çocuğumuz, eşimiz yemek bekler. Kırkta yılda bir annen, kardeşlerin veya bir arkadaşın bu sofraya davet edilir. Ama onun dışında hep aynı koşturmacaları yaşadığın için buluşmalara ayıracak vaktin her zaman azdır. Ahhh ne çok özlemişim şu şu şu akrabalarımı veya dostlarımı, bir gün biraraya gelsek keşke der durursun ama hep zordur. Yetişmeye çalıştığın işlerin, okumayı çok isteyipte başlayıp bitiremediğin kitapların, günlük hayattan çeşitli sorunların, amacına ulaşmak için kaygıların ve elinden geldiğince umutların, mutlulukların vardır ufak dünyanda...

Ve işte böyle hayatının bazı noktalarında karşılaştığın minik minik olaylardan öyle etkilenirsin ki; yanlış zamanda mı yaşıyoruz acaba sorusunu kendine sorup durursun, geçmişteki insanların mutluluğunu, tatminkarlığını, nezaketini yavaş yavaş kaybetmeye başladığımızı apaçık farkedersin...

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Her kelimen sonuna kadar doğru hepsine katılıyorum ve diyorum ki hiç değilse kendi çevremizde oturduğumuz apartmanda bu ilişkiyi sağlayalım o bile güzel pişrdiğini paylaşmak mübarek günde yaşlı birini kapısını çalıp elini öpüp hatırını sormak bu kadarını yapalım hiç olmassa

Unknown dedi ki...

Gerçekten çok haklısın.

https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=168642682113532706#publishedcomments dedi ki...

sa.Ahh deriz bu konular olduğunda bende aynı duyguları yaşıyorum hayat şartları bunu gerektiriyor ne yapalım olduğu kadarla yetineceğiz..RABBİM,güzel yüreklerin sayısını artırsın amin..sevgiler.A.E.O