9 Haziran 2009 Salı

İncitmeyecek kadar uzak, üşümeyecek kadar da yakın olabilmek...


"Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış.

İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş. Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kah uzaklaşa kah yakınlaşa, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.

Kısaca; Bizim de uzun dikenlerimiz var. Bunlar hayata karşı filtrelerimiz. Bazen faydalı, bazen de zararlı. Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza. Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz özel dünyamıza. Ne var ki, sıcaklık ancak yakınlaşmakla mümkün. Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmeliyiz. "

*Hayat, uçsuz bucaksız bir mavilikte yol almak gibi, farklı farklı açıyor kucağını insanlara. Umduklarımız, hayallerimiz, beklentilerimiz var. Sevdiklerimiz, bizi sevenler... Koptuklarımız, kopamadıklarımız, Daima karşıladıklarımız, karşı koyamadıklarımız var. Bazen yelkenliyle rüzgarda savrulmak gibi Hoyratça, dimdik duruyoruz dalgalara inat... Bazen de su gibi süzülüyoruz yaprakların üzerinden, fırtınalara boyun eğmiş, uysal damlalar gibi. Neredeyiz, kiminleyiz gerçekten olmak istediğimiz yerde, olmak istediğimiz gibi miyiz?

Hala sorguluyorum, Hayatın koşturmacasında ıskaladığım, yarım kalan hayallerim neydi?

Elimde ki keşkelerim ne çok... Neden insan olgunlaştıkça anlar, her şeyin kıymetini? Bilmiyorum... Fakat şu da bir gerçek ki; keşkelerimiz olmadan iyikilerimizin değerini anlayamazdık, umarım geçen zamanda iyikilerimiz sevgiyle mutlulukla beraber hep çoğalsın...

Hiç yorum yok: