1 Ekim 2010 Cuma

Bir düsünmek lazım derim.

Saat 10'u geçiyordu kızımın okulundan aradılar "Hilalin karnı çok ağrıyor, burun ve geniz akıntısı var gelip alabilir misiniz" diye. Hemen okula gittim aldım karnının ağrısından ağlamış yanakları yüzü gözü kıpkırmızı olmuştu. Bebekliğinden beri alerjik hassas bir cildi olduğu için hemen kızarır, en ufacık esintide de sinüziti tekrarlar. Onu öyle görünce çok üzüldüm ama kendini daha fazla bırakmaması için hiç belli etmeden 'ben kızıma tarhana çorbası yaparım hemen iyileşir' dedim. İnebolu'dan gelirken eşimin halası kızılcık tarhanasıyla(mora yakın renkte) köy tarhanası yapmıştı, kızılcık tarhanasının sindirim sistemi rahatsızlıklarında daha iyi olduğunu da kayınvalidemden öğrenmiştim.

Eve gelir gelmez uflayıp puflanmalar devam etti, "ben yoğurtlu makarna istiyorum sadece" dedi, tamam onu da yaparım ama hepsinden yemen gerek sonra benim işyerine dönmem lazım dedim. Karnı aç olduğu ve ağrısı olduğu için benimle kal anne diye ısrar etti, kızım baban erken gelecek merak etme deyince sustu. Önce patateslerin kabuklarını soyup iri iri doğrayarak haşladım, çok hafif tuz ve karabiber serptim lezzetli olsun diye. Kıymayı erittim 1 kaşık salçayla beraber kavurup kızılcık tarhanası çorbamızı pişirdim. Yoğurtlu sarmısaklı boncuk makarnamızı hazır edip nazlı kızımın başını okşayarak yemek yiyince bir şeyinin kalmayacağını söyleyip sofraya getirdim. Mıy mıy keyifsiz keyifsiz çorbasını içse de makarnasını canı istediği için güzelce yedi, patateslerin azıcık ucundan tırtıkladı. Meyve olarak dilimlenmiş yarım elmayı zorla, yemesen daha iyi dediğim yeşil mandalinasınıysa keyifle yedi. Hafif ateşi yükselmesine rağmen biraz daha iyi gibiydi, nasıl rahatsızlandığını itiraf etmek istediğini söyledi; Eee.. konuş bakalım ben de bekliyordum kesin dondurma yemişsindir dün terliyken dedim. "Ona yakın bir şey" deyip güldü; "dün beden dersinde hava serindi kaç tur koştuğumuzu hatırlamıyorum atletim su gibi olmuştu yavaş hareketler sırasında da terim sırtımda buz gibi oldu ama sınıfa gidince yanımdaki yedek atleti değiştirmedim kantine gidip su aldım, çok soğuktu. Ozan bana -o suyu sakın içme çok terlisin, bir kere içersen bir daha canın ister hasta olursun- dediği halde bir şey olmaz deyip içtim gerçekten de öyle oldu. Daha ilk dersten üşümeye başladım dünden beri kendimi iyi hissetmiyordum zaten, bugün Matematik dersinden sonra da çok kötüydüm" dedi. Ne kadar hassas bir bünyen olduğunu bildiğin halde nasıl böyle sorumsuz, dikkatsiz davranıyorsun hilal üstelik kaç kerede uyarıyorum, arkadaşın bile uyarmış dedim. Bana verdiği cevap; "anne zaten sınıfta, dersanede çoğu kişi grip, sinüzit, boğaz enfeksiyonuydu mutlaka bana bulaşıcaktı ne yapabilirim" olunca ben de sadece biraz daha kendini koruyabilirdin, göz göre göre sinüzite davetiye çıkardın, soğuk suları içip bir de mideni üşütmüşsün hiç yapılcak şey mi? diye söylendim durdum. Sonra da bir kaşık ilaç verip 12,15'de işyerine döndüm gerçi bütün aklım evde kaldı. Allaha emanet... Bütün çocuklar iyi olsun, sağlıklı olsun, hasta olanlar da şifa bulsun inşallah.

Gelen maillerimi kontrol ederken bir arkadaşımın gönderdiği bu anlamlı yazıya rastladım, kimin yazdığını bilmiyorum, yazanın ellerine sağlık. Çok doğru ve güzel bir yazı; Allaha şükür birçok şeyin doğalına ulaşabiliyoruz hala, onlarında kıymetini bilelim. Hayırlı, sağlıklı, bereketli cumalar...

Haliyle panik halindesiniz...

“Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.
Şöyle...

Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
*
Ne verirlerse...
Onu yiyeceksiniz.
*
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz...
Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran...
İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.
*
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için...
İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan!
Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu.
Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
*
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? zor mudur İzmir'de, Antalya'da, Adana'da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye...
İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız...
Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
*
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun...
Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun...
Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
*
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
*
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun...
Brüksel lahanası yiyerek mi AB'ye gireceğini sanıyorsun?
*
Çin'den bal getiriyorlar mesela...
Taaa Arjantin'den, Meksika'dan bal getiriyorlar.
Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin!
*
Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
*
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA'sını değiştirdi!
*
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
*
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.

12 yorum:

Gülcan dedi ki...

çok geçmiş olsun.korkulacak birşey yokmuş ama yinede dikkatli olmak lazım.paylaştığınız yazıları çok beğendim.gerçekten yerden göğe kadar haklıınız .hayatımızda herşey hazırcı olmuş artık.

Ballı Cimcime dedi ki...

Teşekkür ederim Gülcancım..
Bundan böyle yoğurt ve salça olayını el emeği olarak kullanmaya karar verdim ben de:) Sevgiler

İnci Yemek dedi ki...

Cimcimem öncelikle çok geçmiş olsun.
Çocuklar ömüt törpüsü anneler nasıl yıpranıyor işte böyle hele ki siz çalışan kadınlar.Neden babalar aranmaz ki bak aklıma takıldı eşitlik se eşitlik ikiniz de çalışıyorsunuz:))anne her zaman kurtarıcı hazır asker işte.
Mail ile gelen yazıya bayıldım canım:))ilride isterim belki sayfamda yayımlamak için:)
çok öpüyorum canım mutlu ve sağlıklı hafta sonları dilerim ..

anneanneninemekleri dedi ki...

Gerçekten çok önemli konulara değinmişsin ,ben genelde herşeyi evde yaparım ekmeği bile herkes de yapmalı.Ben anneanneyim tabi reçelleri evde yapıp torunlarım katkısız yesin diye uğraşıyorum.Kızılcık tarhanası ve İnebolu duyunca hüzünleniyorum kimse kalmadı artık oralarda yinede gitmek lazım.Neyse hayırlı cumalar,geçmiş olsun.

Ballı Cimcime dedi ki...

Babamda bizi büyütürlerken anneme söylerdi çocuklar ömür törpüsü, büyüdükçe sorunları istekleri onlarla birlikte büyüyor diye.. Ama ne yazık ki okullar bile veli olarak önce anneyi görüyor, o ilgilenmek bakmak zorunda diye düşünüyor. Babalarında buna hiç itirazı yok İncicim, rahatları keyifleri yerinde bu durumdan. arada dersaneye bırakıp alıyor, arada da kızının yanına erken gidip dersleriyle ilgileniyor, biz de bu kadarına da şükür diyoruz ne yapalım.. Annecikler her yerde aynı, koşturup duruyoruz hayat boyu.. Sana da mutlu hafta sonları canım, paylaşabilirsin tabii:)

Ballı Cimcime dedi ki...

Blogumun güzel anneanneciği çok teşekkür ederim, her şeyin en doğalını torunların için hazırladığını söyleyince çok mutlu oldum. Kızımın anneannesi de babaannesi de ellerinden geleni yapıyorlar. O kıymetli emekleriniz sayesinde gönüller daha rahat inanın. İnebolu'ya gitmek isterseniz eşimin annesi her Mayıs gidip Eylül sonu dönüyorlar mutlaka gidin, çok sevinirler sizi ağırlamaktan. Hem köy havasını alırsınız, değişiklik olur.
Sevgilerimle...

lezzet sefasi dedi ki...

Cok gecmis olsun sekercim.Allah beterindne saklasin.Ama demeden gecemiycem , butun buyuk sorunlar kucuk, bizlerin onemsiz mis gibi gordugumuz sorunlardan cikiyor.
Ben diyorum ki okullardaki kantincilerere uyari gitse. mesela cok soguk su satmasinlar.
Dunya'nin en guzel duygusu ANNELIK, bu guzel duyguda bize her turlu fedakarligi yaptiriyor.
Allah tum kadinlara ANNE lik duygusu tatirsin :)

Ballı Cimcime dedi ki...

Çok teşekkür ederim, haklısın Sefacım, annelik en güzel duygu, tüm isteyenlere nasip olsun inşallah. Kantinciler artık patates kızartması kola satmıyorlarmış okulda ama bu havada dolaptan çocuklara su vermemeleri gerektiğini akıl edemiyorlar işte, sonra da sakınılan göze çöp misali..

Sevgilerimle

Bayram Kombesi dedi ki...

Cok gecmis olsun, su mevsim Turkiye de sikintili, daha fazla dikkat etmek lazim. Ayrica yaziyi cooook begendim. tesekkurler paylasimin icin.

Ballı Cimcime dedi ki...

Ben de çok teşekkür ederim canım, şükür bugün daha iyiyiz. Sevgiler.

Bir Terazi Kizi... dedi ki...

Postunu ancak simdi okuyabiliyorum!

Cok gecmis olsun öncelikle,ikinciside yazilan listede cok ama cok önemli bir konuya deginilmis,yazazninda buraya koyaninda elleri dert görmesin,tesekkürler.

Ballı Cimcime dedi ki...

Teşekkürler, senin de canım. Mutlu güzel bir hafta olsun.