17 Şubat 2011 Perşembe


Güneşli güzel bir gün... Bloguma uzunca bir ara verdiğimin farkındayım. Ama aktiviteler bu ara çok yoğundu:))) Kiptaş konutlarındaki yeni evimizi teslim aldık ve onunla ilgili ekstradan yapmış olduğumuz tadilatlar bayağı vaktimizi alıyor. Boş zamanlarımızda fazla olmadığı için bu koşturmacalar bizi çokça yoruyor diyebilirim.
Neyse ki böyle tatlı telaşelerin sonunda yeni evimize bahar veya yaz başı gibi inşallah taşınacağız. Niye o kadar bekliyoruz; 18-24 ay teslim için söz verildiği halde 30 aydan da geç teslim edildi, üstelik bir sürü tamamlanmayan sorunlarıyla... Çevre ve yol düzenlemesi de henüz bitirilmedi. Yağmur yağdığında çamur arabanın tepesine kadar sıçrayıp bizi çıldırtacağını, hergün araba yıkatmakla da uğraşamayacağımızı, en önemlisi güvenliğin henüz tam donanımlı olarak çalışmadığını düşündüğümüz için... Geç olsun güç olmasın, hayırlısı olsun diyoruz.

Ufak bir tavsiye; Siz siz olun maket ve renkli kitapçıklar üzerinden ev projelerine bakarak konut almayın!.. Sonra boş yere canınız sıkılmasın.

Gelelim uzunca süredir paylaşamadığım blog ödüllerime; Sevgili Seval ve Sevgili Aynur, göndermiş olduğunuz çok değerli ödüller ve nazik düşünceniz için sizlere çok teşekkür ediyorum. Ben de bu güzel ödüllerimi beni izleyen tüm blog ziyaretçilerime ve yorumlarıyla beni yalnız bırakmayan tüm dostlarıma yolluyorum. Sevgiyle kalın...

16 Şubat 2011 Çarşamba

Kayahan – Seni Seviyorum


Seni seviyorum
Seni seviyorum diye
Senden önce hiç kimseye
Söylemedim dersem
Yalan olur…
Hiç hesapsız, çılgınca
Seni seviyorum
Bazen bir çocuğun
Karanlıktan korktuğu gibi
Seni sevmekten korkuyorum
Gözlerim
Az önce
İflas etti...
Issız, tenha üşüyorum
Isıtmak için içimi, içimden
Hiç aralık vermeden
Seni seviyorum, seni seviyorum
Seni seviyorum diyorum
Söylememem lazım biliyorum
Ama hoşuma gidiyor
İçimi ısıtıyor söylüyorum
Seni seviyorum, seni seviyorum

Seni seviyorum, seni seviyorum
Seni seviyorum diye
Senden önce hiç kimseye
Söylemedim dersem
Yalan,
Yalan olur
Hiç hesapsız, çılgınca
Seni seviyorum
Bazen bir çocuğun
Karanlıktan korktuğu gibi
Seni sevmekten korkuyorum
Söylememem lazım biliyorum
Susmuyor içim
Seni seviyorum diyorum
Canımın istediği
İçimin titrediği
Bu ilk defa, öncesi yok
Seni seviyorum, seni seviyorum
Seni…
Amacım beni sana
Sevdirmek olsa bu çok kolaydı
Ben seni sevmenin
Tadını çıkarıyorum
Aklımdayken……
Dün akşam o kadına
Gü-lüm-se-me-dim.
Çünkü dün akşam da
Bu sabah gibi
Seni seviyordum.
Seni seviyordum.
Seni seviyorum diye
Senden önce hiç kimseye
Söylemedim dersem
Yalan
Yalan olur.
Seni seviyorum, seni seviyorum
Seni seviyorum, seni seviyorum
Seni seviyorum...
SENİ SEVİYORUM...

MUTLULUKLA, SAĞLIKLA, HUZURLA NİCE 16 ŞUBAT'LARA...

http://www.izlesene.com/video/kayahan-seni-seviyorum/1946775

14 Şubat 2011 Pazartesi

Hayırlı Kandiller...


Kalbinizde Allah (c.c.) ve Hz.Muhammed (s.a.v.) sevgisi, yüzünüzde meleklerin nuru, yürüdüğünüz yollar Kâbe yolu, mekanınız Allah katında cennet olsun, dualarınız kabul, Mevlüt Kandiliniz mübarek olsun…
En sevgiliye binlerce salat, güllerce selam...


Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin ve Ala Ali Seyyidina Muhammed.


Efendimiz [S.A.V.] buyuruyor:
1 — "Üzerime Salavat-ı Şerife getiren kimseleri melekler rahmetle anar, meleklerin rahmetle andıkları kimseyi Allah [CC] affeder. Allah'ın affettiği kimse için bütün varlıklar rahmet okurlar."
2 — "Üzerime bir defacık Salavat-ı Şerife getiren kimse için Allah Teâlâ görevli meleklere: Bu kulumun 3 gün içerisinde meydana gelen günahlarını yazmayınız emrini verir."
3 — "Üzerime bin defa Salavat getiren kimseye Allah [CC] narı ile azab etmez."
4 — "Cibril bana: Ya Muhammed [S.A.V.] Sana senden önce hiçbir kimseye getirmediğim bir müjde ile geldim. Allah teâlâ senin için şöyle buyurdu:
Ümmetinden kim ayakta iken üç defa Salavat getirirse, oturmadan önce Allah [CC] onu bağışlar. Otururken üç defa getirirse kalkmadan Allah'ın affına mazhar olur" buyurunca efendimiz [S.A.V.] bu müjdeler üzerine şükür secdesine kapandı. "
5 — "Kim sabahları üzerime onar defa Salavat getirirse kırk senelik günahı silinir."
6 — "Cuma günü üzerime yüz defa Salavat getirenin seksen yıllık hatalarını Allah [CC] affeder."
7 — "Üzerime Cuma günü veya gecesi yüz defa Salavat okuyan kimsenin yüz türlü haceti kabul edilir."
8 — "Bin defa üzerime Salavat getiren ölmeden önce cennetle müjdelenir."
9 — "Cebrail [A.S.] bana gelerek: Ey Allah'ın Resulü, senin üzerine Salavat getiren kimse için yetmiş bin melek istiğfar getirir. " buyurdu.
10 — "Üzerime getirilen Salavat sırat üzerinde bir nurdur."
11 — "İnsanların bana en yakını üzerime en çok Salavat getirenidir."
12 — "Allah'ın yer yüzünde gezen melekleri vardır. Ümmetimin üzerime getirdikleri Salatü selamları bana ulaştırırlar. Getirdikleri Salatü selam bana ulaşır ulaşmaz ben de onlar için istiğfar ederim."
13 — "Üzerime Salavat getirenlere kıyamet günü şefaatçi olurum. Salavat getirmeyenden ise uzağım."


“Allah benim için iki melek vazifelendirmiştir. Ben bir müslümanın yanında anıldığım da o müslüman bana salavât getirirse, mutlaka o iki melek ona: ‘Allah seni mağfiret etsin' derler. Cenab-ı Allah ve diğer melekleri de o iki meleğin duasına ‘Amîn' derler. Bir müslümanın yanında adım zikrolunduğunda Bana salavât getirmezse, mutlaka o iki melek, ‘Allah'ın mağfiretinden mahrum kalasın!' derler. Allah ( celle celâlühû) ve diğer melekler de o iki meleğin duasına ‘Amîn' derler.” (Mecmeu'z-Zevâid, 10/164; İbn-i Kesîr, 6/465)

3 Şubat 2011 Perşembe

Pencereniz Nereye Açılıyor?


Pencereler vardır, denize bakar. Açınca deniz vurur yüzünüze, kapatınca sessiz bir mavilik dolar evin içine. Deniz kadar derindir bakışlarınız, deniz kadar dalgalı olmasa bile hayatınız...

Pencereler vardır, nehirlere, derelere, şelalelere bakar. Berraklıktır duvarınıza asılı tablo. Huzur veren şırıltıdır, çalıp duran müzik. Aynı nehirde iki kere yıkanamamak gibi, aynı nehri iki kere seyredemezsiniz. Giden su damlacıkları, hayatınızdan da saniyeler götürür; eşsiz bir manzara seyrettirirken.

Pencereler vardır, dağlara bakar. Dağların yüksekliği kadar yükselir bakışlar. Dağların ardı gibi ulaşılmazlara da sahiptir, dağların bu tarafındakiler gibi, engelleri beraber aşacak dava arkadaşlarına da...

Pencereler vardır, uçsuz bucaksız ovalara bakar. Yürüseniz saatler sonra ulaşabileceğiniz noktadır, evinizin içinde bakakaldığınız. Gökyüzünün yeryüzüyle birleştiği o müthiş fotoğraf, yer ile gök arasındaki konumunuzu belirler: Ne kadar arzîsiniz ya da ne kadar semavî?

Pencereler vardır, kaldırımlara bakar. Gördüğünüz; insan ayakkabıları, kedi patileri, araba lastikleridir. İşittiğiniz; ayak sesleri, otomobil gürültüleri, sokak kavgalarıdır. Kaldırım manzaralı eviniz var mı diye sormazsınız asla, bir emlakçıya. Tercihiniz değil, mecburiyetinizdir kaldırımlar; ama ufkunuzu geliştirmek, başka dünyalara pencereler açmak elinizdedir.

Pencereler vardır, karşı apartmana bakar. Sokaktan geçen arabalar, oyun oynayan çocuklar ve balkonda çay içen komşulardır; evinizden dış dünyaya açılan. Komşunuzun da sizden farkı yoktur; onun için de siz bir manzarasınızdır, penceresini açtığında. Siz ve komşunuz, karşılıklı iki ayna gibidir; ama bu aynadan sonsuz görüntüler çıkmaz.

Pencereler vardır, hayata bakar. Hayattan ne anlıyorsa insan, o kadar geniş, o kadar ferah, o kadar huzur vericidir; penceresinden evine sızan. Hayatı bir hapishane gibi görüyorsa, ayak seslerinden, ayakkabı görüntülerinden ve araba lastiklerinden başka bir şey görmez, ruhunun penceresi olan gözlerini açtığında.
Pencereler vardır, insanın kendisine bakar. Ne kadar derinse duruşu, ne kadar özgürse ruhu, ne kadar güzel görebiliyorsa; o kadar geniş, o kadar uçsuz bucaksız, o kadar güzeldir manzarası. Yüzeyselse, ancak karşı apartmandaki insanı görüp durur, penceresini her açtığında.

Pencereler vardır, açılmaz; sadece seyredersiniz. Koklayamazsınız, işitemezsiniz, elinizi uzatıp dokunuyor gibi hissedemezsiniz.

Peki sizin pencereniz nereye açılıyor?

Pencerelerimizin hep güzelliklere açılması dileğiyle...