22 Kasım 2010 Pazartesi

Her günümüze şükredip bayram tadında yaşayabilmemiz adına harika bir yazı, sabah okur okumaz çok etkilendim sıra siz de…

Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.

* * *

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.

Sonrasında gelen ilk diş bayramdır, ilk söz bayram, ilk adım, ilk yazı, ilk karne bayram...

Güne gülümseyerek başlamak bayramdır.

"İyi ki yanımdasın" bayram, "Her şeyi sana borçluyum" bayram, "Hiç pişman değilim" bayram...

* * *

Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla gidebilmek, konu komşuyla yarenlik edebilmek, akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır.

Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek, altı çizilmiş eski kitapları aynı inançla okuyabilmek, yol arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır.

Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram...

* * *

Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.

Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır. Her gününüz bayram olsun!

Can Dündar

15 Kasım 2010 Pazartesi

Sevdiklerimizle beraber mutlu bayramlar...


Mübarek Kurban Bayramınızı en içten dilerimle kutlar, sevdiklerinizle daha nice bayramlara sağlıkla, sıhhatle, mutlulukla kavuşmanızı dilerim.

Sevgilerimle, İyi Bayramlar.

12 Kasım 2010 Cuma


Bütün günleriniz Cumanın sevinci, huzuru ve bereketiyle geçsin.

Bronşit ve reflüm tam geçti derken Annemi geçen Pazartesi özel bir hastanenin aciline götürdük. Fakat bir poşet ilaç bugüne kadar fayda etmedi; öksürük, burun akıntısı, nefes darlığı devam ediyordu. Öğlen Süreyyapaşa Hastanesi'ne artık gidelim özelde çözülecek gibi değil, bu işin üstadı orası deyip... Kan tahlili ve diğer testlerle, muayene sonucunda Astım bronşit teşhisi koyuldu. İki tane sprey, antibiyotik, alerjik rinit ve nefes rahatlatıcı ilaç verildi. Spreyleri nasıl sıkılacağını bir hemşire Anneme ve bana anlatarak gösterdi, eczaneden ilaçları aldık Annemi eve bırakıp az önce geldim. İnşallah kısa zamanda toparlanır. Spreyleri 1 ay kullanacakmış gerekirse rapor verilecekmiş astım spreyleri için. Üst üste üşütmekten ve tedavi olmadan hastalığı ayakta geçirmeye çalışmaktan olmuş. Siz siz olun kendinizi ihmal etmeyin, mutlaka bir doktora gidin. O kadar çok hasta vardı ki, sağlığımız için ne kadar çok şükretsek az... Allah bütün hastalara acil şifalar versin.

Mutlu, sağlıklı, güzel bir haftasonu diliyorum.

11 Kasım 2010 Perşembe

Bir Çocuğun Anne-Babasından 10 İsteği


1- Bana su getirtmeyin, bana da su getirmeyin. Aramızda hizmetçi yok, herkes kendi işini yapsın. Evde küçük yaşta iş gücü kullanmaya ve sevgi istismarına son.

2- Hata yapmama izin verin ki, gerçekten hataysa sonuçlarını görüp ders alayım. Hata değilse siz ders alın.

3- Her istediğimi bana almayın. Size karşılıksız kimse bir şey vermiyor. Her şeyin bir çalışma karşı elde edileceğini öğrenmeme izin verin. Sonuçlar, çalışmanın ürünüdür.

4- Benim özgürlüğüm sizin özgürlüğünüzdür. Bir yere gitmek istediğimde beni bırakın. Bana kaçta döneceğimi değil, ilkeler söyleyin. İyi insanlarla birlikte ol ve kendini koru gibi bir söz benim için saat kaçta döneceğimden daha anlamlı ve yararlı. Yoksa ben yapacağımı gündüz gözü de yaparım.

5- Okulun amacı öğrenmektir. Derslerden kaç aldığım değil, bir şey öğrenip öğrenmediğime bakın. Beni yarın yaşamda ayakta tutacak olan aldığım notlar değil, öğrendiklerim olacaktır.

6- Benimle ilgili fikirleriniz elbette var. Ama arada benim ne düşündüğümü, ne hissettiğimi sorun ve gerçekten dinleyin. Aramızdaki sorunların çoğu iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Konuşmak kadar dinlemeyi de öğrenelim.

7- Ben dürüst olmak istiyorum, beni yalan söylemek zorunda bırakmayın. Size yalan söylemeye başlarsam, bazen bilmeniz gerekenleri de öğrenemeyeceksiniz.

8- Söylediklerinize karşı çıktığımda size değil, söylediklerinize karşı çıkıyorum. Sizde bana değil, söylediklerime karşı çıkın. Kelimeler incinmez, ama bizler inciniriz. Yani, “sen aptalsın” değil, “bu söylediğin fikir güzel değil,” diyelim birbirimize.

9- Toplum içinde gurur duyacağınız bir birey olmam, sizin bana bir birey gibi davranmanıza bağlı.

10- Sizden beklediğim şey tek başına sevgi değil, aynı zamanda saygı. Küçüklerime sevgi, büyüklerime saygı hikayesi, geçen yüzyılda kaldı. Benden saygı istiyorsanız, ben de sizden saygı istiyorum.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Gelen hoşgelir, giden kendi bilir...

Az önceki paylaşımımdan sonra 339 olan izleyici sayım 338 oldu. Sadece garipsedim, ya da tuhaf geldi bu tepki... Daha önce de olmuştu aslında ama tekrarlayınca buraya bir not yazayım istedim. Her kimsen ne hoşuna gitmedi merak ettim doğrusu, rahatsız eden ne?

Blog sayfamda herhangi bir reklam vs. bulunmadığı için çok fazla takipçim olsun, aman herkes okusun diye kaygım da yok zaten. Geleceğe, geçmişe dair ufak notlar bırakmak adına buradayım, benimle paylaşımda bulunan blog dostlarımla da mutluyum.

Bu yüzden;

Gelen hoşgelir, giden kendi bilir ve farkedilmez bile kim olduğu...

Saygıyla anıyoruz...


Bugün kızım Türkan Saylan Kültür Merkezi'nde 10 Kasım Atatürk'ü anma törenine katılacaktı. Bütün bölge okullarından seçilen öğrenciler bu programda görev almışlardı. Okullarında da 10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü ve Atatürk Haftası için geçen haftadan itibaren tören hazırlıkları başlamıştı. Akşam kitaplığımızda seri halinde bulunan Tek Adam ve Nutuk'tan bazı derlemeler yapmış, bu sabah okuyacağı için bayağı heyecanlıydı. Bu özel tören için kıyafeti, saçı, ayakkabısı her zamankinden daha bir özenliydi bugün, babasıyla evden çıkarken... Ben de takım elbisemi giyindim saat 09,02'de şirketin önündeydim. 09,05'te Bayraklar yarıya indirilmiş, o anın hüznünü yaşıyorduk siren sesleri eşliğinde... Kalabalık bir grup halinde saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından Atatürk'ün konuşmasını dinledik.

Ülkemizin her karış toprağında bugün bağımsız ve hür şekilde yaşayabiliyorsak; özgürce alabildiğimiz her bir nefesimiz için bu Vatan Sana ve Silah Arkadaşlarına minnettardır Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, daima kalbimizde yaşayacaksın! 72. ölüm yıldönümünde Seni saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Ek olarak öğrenim hayatım boyunca Belediye Başkanlığı'nın önünde, stadyumlarda yapılan bir çok törende gür sesimle, coşkuyla okuduğum şiirlerden biri olan ve az önce Dürdane arkadaşımın hatırlattığı bu güzel şiiri paylaşmak istiyorum sizlerle; kendisine çok teşekkürler...

MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyorlar cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal'i gibi

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı
Yine bizimle beraber her yerde
Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda;
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.

Ümit Yaşar Oğuzcan

2 Kasım 2010 Salı

Annaaneee İstanbul'a hoşgeldin...

Dün annem gelmişti çok ayrı bir heyecandı. Bugün 2 yıldır görmediğim anneannem ve yakınlarda görüştüğümüz dedem gelecekti. 2-3 saat izin alıp, onları karşılamak için 14,30'da Sabiha Gökçen Hava Limanı'na gittim 30 dakika geç kalkan uçağın inmesini kah kafede oturup kah volta atarak heyecanla bekledim. Yüzlerinde sıcacık bir gülümsemeyle beraber yavaş yavaş yürüyüp çıktılar dışarı.. Onları görür görmez, anneannemi o kadar çok özlemişim ki hızla sarıldım; yılların etkisiyle daha bir yaşlanmış olduğunu unutup, azıcık sarstım sanırım sarılırken yaramaz çocuklar gibi:) "Ben de çok özledim deyip saçlarımı sevdi, sarıldı. Pırıl pırıl yeşil gözleriyle yüzüme bakıp "Dur güzel torunum azıcık oturup şurda dinleneyim, çok yoruldum soluklanayım biraz" dedi karşıdaki koltukları göstererek... Çocukken gölgesinde koşup oynadığım bir çınar gibiydiler, şimdi giden gençliklerinin farkında ama taptaze kalan kalpleriyle "sağlığımızda bir kere daha gelmek nasip oldu" diyorlardı tebessüm ederek birbirlerine... Gençlik kimsede baki değil elbet, herkes hep bu yaşındaki gibi genç, güzel ve hayat dolu kalacağını sanıyor ama takvimden dökülen her yaprak ne yazık ki hiçte öyle demiyor...

Memleket havasıyla beraber gelen selamlar, yolculuk heyecanı ve özleyişlerimizden konuşa konuşa hava limanından nasıl anneme geldik anlayamadık. Onları bırakıp yemeğe kalamayışıma üzüldüler ama akşam yemeğinde yine yanlarında olacağımı söyleyince mutlu oldular. Allah herkesi böyle sevdiklerine kavuştursun inşallah.

Canım Dedem ve Anneannem iyi ki geldiniz. İyi ki kızınızın, torunlarınızın evlerini, gönüllerini şenlendirdiniz varlığınızla... Attığınız her adım ömür katsın ömrünüze... İstanbul'un zamana meydan okuyan nadide güzelliklerinde aldığınız her nefes, sağlık sıhhat versin bedeninize...

ÖĞRETİN!..


Kızlarınızı iyi yetiştirin;

Kendi kendilerine yetmeyi öğretin.

Namuslu olmanın yürekten geçtiğini öğretin.

Evden çıkar çıkmaz ilk köşede eteğinin boyunu kısaltmasına gerek olmadığını öğretin.

İstediğini giymeyi öğretin.

İnsanın ahlakının sadece kendi beyninde olduğunu öğretin.

Kıskanılmanın sevilmeyle aynı olmadığını öğretin.

Kıskanılmanın güzel, saygısızlığın kötü olduğunu öğretin.

Beni çok kıskanır, dışarı çıkarmaz, şunu bunu giydirmez diyen adamla gurur duymamayı bunun aslında kendine hakaret olduğunu öğretin.

Arayıp neredesin ; kiminlesin vs. diyen adama "seni tanımadan önce nasıl davranacağımı bilmiyor muydum haddini bil" demeyi öğretin.

Eşlerini aldatan erkeklerin yanındaki ikinci kadın olmamayı öğretin.

Oğullarınızı iyi yetiştirin;

Karşı cinse saygı duymayı öğretin.

Gece yarısı evine dönen kadının "aranmadığını" öğretin.

Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin.

Dokunmaktan korkmamasını öğretin.
Sevmenin değer verme olduğunu öğretin.

Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin.

Bulunmaz Hint kumaşı olmadıklarını;
olsalar bile burun silinen mendillerinde kumaştan yapıldığını;
hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin.

Ama bunları önce kendi içinizdeki çocuğa öğretin...